6 Aralık 2009 Pazar

Defne'ye özlem

Geçen hafta bayramdı. Bayramda annen, baban ve sen evinizde kaldınız. Babam, ben ve annemse arife günü akşamı Adapazarında teyzemde, birinci gün akşamı Tokat'ta halamda, ikinci gün akşamı Ordu'da dayımda, üçüncü gün akşamı Samsun'da yengemde, dörüncü gün akşamı nihayet evde kalacak şekilde bir programla yola çıktık. Annemler her sabah sana bakmak üzere saat 6:30 da sabah yola çıkıp( 6:30 da yola çıktıklarına göre kaçta uyandıklarını sen düşün), akşamları da saat 19:30 20:00 civarında annen eve gelince yola çıkıp eve vardıklarını (saat kaçta eve varacaklarını da sen düşün) göz önğnde bulundurunca ve sana bakmanın 60 yaşlarına geldiklerini düşününce onlar için ne kadar yorucu olacağını tahmin edebilirsin. Bu şekilde yorulmuş olan anneannenler uzun zamandır da gürememiş oldukları akrabalarını ziyaret etmek için böyle bir yolculuk yapmaya karar verdiler. E tabi istikamet Anadolu olunca kaldığımız evlerde büyükşehirin imkanlarını bulmak da mümkün olmayınca, zaten bedeni yorgun olan annem(anneannen) bayram dönüşü rahatsızlandı. Pazartesi günü tatil bitti, salı çarşamba sana baktılar ve çarşamba gecesi rahatsızlanınca babamla gece doktora gittiler. Şu anda sana annen bakıyor işten izin alarak. Ama bu durum daha ne kadar sürecek belli değil (Annem böyledir benim bir hastalandı mı bir ay sürer hastalığı). Bu durum her sene gerçekleşen ruitn bir durum halini almaya başladı artık. Neticede şu anda bu durumun ne kadar gideceği, giderse ne yapılacağı, sana kimin bakacağı meçhul. Sana bakıcı tutarlarsa psikolojinin bozulmasından yada bu olayın psikolojinde gizli kalmış hasarlara yol açmasımdan korkuyoruz, çok da sağlıklı bir ruh halinde ilerlerken. Az önce annemi ziyarete geldiniz. Yüzünde gülümseme hemen hemen hiç eksik olmuyor. Mutlu görünüyorsun maşallah. Ömür boyu yüzün gülsün inşallah. Yalnız en son seni bayramdan 1 hafta önce görmüştüm sanrım uyanık olarak(arife günü seni görmek ve memlekettekilere fotoğraf albümünü göstermek için almak üzere uğradığımda uyuyordun). Araya 4,5 günlük bayram tatili ve sonrasında iş girince de seni yaklaşık 2 hafta görmemiş oldum. Seni her görüşümde aramızda beni tanıman için özel bir iletişim şekli gibi kullandığım farklı ses tonundaki "tatlııııııım" ile sana seslendim, gülümsedin ama sanki 2 hafta önceki gibi değil. Sanırım görüşme zamanımızı fazla uzatmamamız gerekiyor iletişimizimi bozmamak, sevgimizi soğutmamak adına. Bu arada bayramda her gittiğimiz ilde sohbetin en koyu konusu sen oluyordun tahmin edeceğin gibi. Özellikle bende en son gün yaptığın hareketlerle öyle mithiş bir hayranlık uyandırmışsın ki "tatil bitsede çabucak görsem çok özledim" diye düşünmemem neden oldun. Napmıştın en son bayram öncesi gördüğümde anlatıyorum şimdi: Bizde olduğunuz son akşam yemek yemişiz, tv seyrediyoruz, seninle konuşuyoruz. Annen ve ben hemen konsolun karşısındaki kanepede, baban ve anneannen TV karşısında cam önündeki koltuklarda oturuyor. Deden hemen konsolun önündeki sandalyede masa kenarında sana bakarak oturuyor. Sen konsolun ve dolayısıyla dedenin önüne emekliyorsun(Son zamanlarda inanılmaz hızlı emekliyıorsun, onu bırak hızlıca kalkıyorsun. Ne yapmayı başarırsan sürekli yeni yapmaya başladığın şeyi yapmaya uğraşıyorsun. Biz senin peşinden koşmaktan yoruluyoruz, sen bunları uygulamaktan yorulmuyorsun nası bir eneji ise?) ve konsolun önğnde durup oturuyorsun. Sonra konsolun üstüne doğru elini kaldırıp, gülümseyip bir dedene, bir konsola bakıyorsun gel gel gibi bir hareket (avuç yere bakacak şekilde, parmak araları açık ellerini ağır çekimde yapılmış gibi açma kapama) yapıyorsun. İsteğini o kadar tatlı bir hareketle yapıyorsun ki adeta hayran kalıyoruz. Bir istek bu kadar tatlı mı bir şekilde dile getirilir? Sonuçta bayramı bu hareketine ve tamamıyla sana karşı özlemle geçiriyoruz.